Yeşil Bina Sertifikaları ve Gayrimenkul Değerine Etkileri

Günümüzde bir gayrimenkul satın almak veya kiralamak isteyenler için, sadece büyüklük, fiyat ya da konum gibi kriterlerin ötesinde çevresel etkiler de önem kazanmaktadır. Bu nedenle, enerji tüketimini azaltan, kaynak israfını en aza indirgeyen ve yaşam alanlarının kalitesini artıran yeşil sertifikalı evler giderek daha fazla rağbet görmektedir. Aynı zamanda, yapıların ne kadar çevreci olduğunu belgeleyen sertifikalara dair konular da artış göstermektedir. Bu sertifikaların ne anlama geldiğini kavramak, bilinçli kararlar alınmasına yardımcı olurken, çevreye duyarlı yatırımların değerini doğru biçimde değerlendirebilmek açısından da büyük önem taşımaktadır.

Yeşil Bina Sertifikaları ve Seviyeleri

Yeşil bina sertifikaları, bir evin veya yapının sürdürülebilirlik düzeyini anlamanızı sağlayan önemli göstergelerdir. Enerji kullanımı, malzeme seçimi ve iç hava kalitesi gibi pek çok kritere göre değerlendirme yaparlar.

En bilinen sertifikalardan biri olan ABD merkezli LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) sistemi, enerji, su, hava kalitesi ve kullanılan malzemeleri dikkate alarak; Certified, Silver, Gold ve Platinum gibi farklı seviyelerde derecelendirme yapmaktadır. Günümüzde alıcıların çevre dostu yapılara yönelmesiyle LEED sertifikalı evlerin sayısı hızla artmaktadır.

Bir diğer prestijli sertifika olan İngiltere menşeli BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method) ise enerji, sağlık, atık yönetimi ve doğa ile uyumu inceleyerek Pass (Geçer) seviyesinden Outstanding (Mükemmel) seviyesine kadar çeşitli dereceler sunmaktadır.

WELL sertifikası ise yapının sağlık üzerindeki etkilerine odaklanarak hava kalitesi, ışık, su, ses gibi faktörleri değerlendirir ve Silver, Gold ile Platinum seviyeleriyle yapıların insan sağlığına katkısını belgelemektedir.

Enerji verimliliği alanında ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) yürüttüğü Energy Star etiketi ise, ülke genelinde en iyi performans gösteren ilk %25’lik dilimdeki binalara verilir.

Her bir sertifikanın kendi içinde farklı seviyeleri bulunur ve bu seviyeler, binanın sürdürülebilirlik performansını ve enerji tasarrufunu göstermede kritik rol oynar. Temel seviyedeki sertifikalar, asgari standartları karşılayan yapıları işaret ederken, LEED Silver veya Gold gibi orta seviye sertifikalar, daha gelişmiş enerji tasarrufu ve teknolojik sistemlere sahip binaları tanımlar. En üst seviyedeki LEED Platinum veya BREEAM Outstanding gibi dereceler ise en sıkı çevre ve sürdürülebilirlik kriterlerini yerine getiren yapıları simgeler; bu yüksek dereceler genellikle gayrimenkulün piyasada öne çıkmasına ve değerinin artmasına katkı sağlar. Alıcılar, bu tür prestijli sertifikalara sahip binalara daha fazla güven duyduğu için, yüksek seviyeye ulaşmak her zaman avantajlıdır.

Sertifikasyon sürecinde binalar başlıca yenilenebilir enerji sistemleri (ısıtma, soğutma, aydınlatma sistemleri), su kullanımı (düşük su tüketen tuvaletler, yağmur suyu geri dönüşümü), kullanılan malzemelerin çevre dostu veya geri dönüştürülmüş olması, iç ortam kalitesi (temiz hava, yeterli aydınlatma, konforlu sıcaklık) ve bina yerleşimi ile çevreye uyumu (doğaya destek, toplu taşıma kolaylığı) gibi kriterler açısından titizlikle incelenir. Tüm bu unsurlar, hem sizin hem de dünyamızın daha yeşil ve sağlıklı bir yaşam alanına kavuşmasını sağlar.

Eğer LEED sertifikalı projelerle ilgileniyorsanız, Antalya’nın en prestijli semtlerinden birinde sürdürülebilir yaşam imkanı sunan Viva Defne projemizi inceleyebilirsiniz.

Yeşil Sertifikaların Gayrimenkul Fiyatlarına Etkisi

Yeşil sertifikasyon programları ve diğer çevreci belgelerle donatılmış binaların, sertifikasız muadillerine kıyasla daha yüksek değerdedir. Avrupa, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgelerde, bu tür sertifikalı yapılar düzenli olarak piyasa değerlerinin üzerinde fiyatlarla alıcı bulmaktadır. Örneğin, Prime Central verilerine göre Avrupa’da BREEAM veya NABERS gibi üst düzey sertifikalara sahip ofisler, %8 ile %18 arasında değer artışı göstermektedir. İspanya, sürdürülebilir yaşam ve turizm açısından öncü ülkeler arasında yer alırken, 2013–2017 yılları arasında yapılan araştırmalarda Londra’daki BREEAM Excellent sertifikalı ofislerin yaklaşık %10 primle satıldığı tespit edilmiştir.

Konut değerlerini artırma yollarından biri olarak yeşil sertifikalar kullanılmaya başladıktan sonra Avrupa genelinde beş yıl içinde sertifikalı gayrimenkullerin değeri ciddi biçimde artış göstermiştir; CBRE’nin 2022 analizine göre, bu artış sermaye değerinde %14–16, kira bedelinde ise %6–8 aralığında gerçekleşmiştir. Türkiye’de ise özellikle LEED sertifikasına sahip binaların değeri, altın ve platin seviyelerindeki sertifikalarla birlikte yaklaşık %7 oranında yükselmektedir. Birleşik Arap Emirlikleri’nde de sertifikalı yapılar, kira gelirlerinde %9’a varan primler elde etmektedir.

Yeşil sertifikalı konut ve binalar, aynı zamanda finansman süreçlerinde de avantaj sağlamaktadır. İngiltere ve BAE’de bankalar, %0,10–0,25 arasında faiz indirimi sunan yeşil ipotek kredileri vermekte; ABD’de ise Energy Star puanına sahip büyük binalar, Fannie Mae veya Freddie Mac gibi kurumlar aracılığıyla düşük faizli kredilerden faydalanabilmektedir. Ancak değerleme sürecinde sertifikaların gerçek katkısı bazen göz ardı edilmektedir; yine de özel yeşil değerleme formları ve bağımsız araştırmalar, gayrimenkulün hak ettiği değerin doğru biçimde yansıtılmasını desteklemektedir. Yatırımcıların da bu trende olan ilgisi artmakta; yeşil sertifikalı mülkler, daha yüksek kira gelirleri, daha düşük boş kalma oranları ve değer koruma potansiyeli sayesinde uzun vadeli yatırımlar için daha cazip hale gelmektedir.

Yeşil Sertifikalı Evlerin Yeni Nesil Alıcılar İçin Önemi

Günümüzde yeni nesil ev alıcıları, özellikle genç kuşaklar olan Y kuşağı ve Z kuşağı, yeşil evlere karşı büyük bir ilgi göstermektedir. Yapılan anketler, ilk kez ev alacak kişilerin %80’inin sertifikalı yeşil evleri değerlendirmeye açık olduğunu ortaya koymaktadır. 35-44 yaş aralığındaki alıcılar enerji verimliliğine daha fazla odaklanırken, 45 yaş üstü alıcılar ise uzun vadeli tasarruflara öncelik vermektedir. Orta gelirli ve daha yaşlı alıcılar dahi, yeşil evlerin sunduğu avantajları öğrendikçe bu konutlara olan ilgileri artmaktadır.

Daha büyük mülkleri yönetenler için ise yeşil mülk yönetimi sertifikası almak, hem güvenilirliği artırmakta hem de çevre bilincine sahip kiracıları çekmekte önemli rol oynamaktadır. Yeşil sertifikalar, bir evin veya binanın enerji kullanımı ve malzeme kalitesi açısından güvenilir standartları karşıladığını gösterdiği için, gayrimenkullerin öne çıkmasını sağlar ve seçenekleri kıyaslamayı kolaylaştırır. Birçok alıcı ve kiracı için yeşil sertifika, fiyat ve konum kadar önemli bir kriter haline gelmiştir. Ofislerde ise eko-binalarda çalışanlar daha yüksek memnuniyet bildirirken, kiracılar bu alanların daha sağlıklı ve kaliteli yapılar olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle yeşil sertifikalı evler daha fazla ilgi görmekte, daha hızlı satılmakta ve kiracılarını daha uzun süre korumaktadır.

Alıcılar genellikle hem gezegeni hem de bütçelerini düşünmektedir. Kimileri karbon ayak izi azaltmak için yeşil sertifikalı evleri tercih ederken, diğerleri ise daha düşük elektrik ve su faturaları peşindedir. Çoğu zaman bu iki hedef iç içe geçmektedir ve enerji verimliliği, lüks konut yenilemelerinde de giderek popüler bir unsur haline gelmiştir. Yaklaşık %70 oranında alıcılar, enerji verimliliği özellikleri için daha fazla ödeme yapmaya meyilli olduğunu belirtirken, birçok kişi güneş panelleri gibi yatırımlara da yönelmektedir. Yeşil bina sertifikası almak için gereksinimlerini karşılamak, sürdürülebilirliği desteklemekle kalmayıp aynı zamanda gayrimenkulün pazarlanabilirliğini artırmaktadır. Sertifikalı evler, %16 daha fazla ilan görüntülemesi almakta ve piyasada daha kısa sürede satılmaktadır.

Yeşil Sertifikalı Mülklerde Uzun Vadeli Tasarruf ve Yatırım Gücü

Yeşil sertifikalı bir mülkte yıllar içinde istikrarlı tasarruflar ve daha sorunsuz işletme süreçleri gözlemlenmektedir. Dayanıklı malzemeler ve akıllı sistemler, bakım ve onarım ihtiyacını azaltırken, enerji ve su tasarrufu sağlayan özellikler faturaları önemli ölçüde düşürür. Bu tasarruflar yıl yıl birikerek, başlangıçta yapılan daha yüksek yatırımın daha kısa sürede geri dönmesini sağlar ve standart bir binaya kıyasla mülkün nakit akışını güçlendirir. Geliştiriciler açısından sürdürülebilir inşaat uygulamalarının baştan entegre edilmesi, bu faydaların projeye başından itibaren dahil edilmesini garanti ederken.

Düşük boşluk oranları ve yüksek kiracı bağlılığı da bu avantajlar arasında öne çıkar. Kiracılar, daha az işletme maliyeti olan ve daha konforlu yaşam alanlarını tercih ettiğinden, uzun vadeli kalma eğilimindedir. Zayıf piyasa koşullarında dahi bu istikrar, kira gelirlerinin korunmasını ve kiralama maliyetlerinin azalmasını sağlar. Zaman içinde, istikrarlı doluluk oranları ve kira primleri, özellikle enerji verimliliği sertifikaları veya benzeri güvenilir etiketlerle desteklenen mülklerin, rekabetin yoğun olduğu bölgelerdeki konumunu güçlendirir.

Ayrıca sürdürülebilir mimari özellikleri, yatırımınızı yeni düzenlemelere ve iklim risklerine karşı da korur. Enerji ve emisyon standartlarını şimdiden karşılamak veya aşmak, ileride yüksek maliyetli tadilatların önüne geçer. Dayanıklı tasarımlar, aşırı hava koşullarına ve tedarik kesintilerine karşı binanın direncini artırarak değerinin ve sigortalanabilirliğinin korunmasını sağlar. Bu koruma, varlığınızın onlarca yıl boyunca yasalara uygun, pazarlanabilir ve karlı kalmasını garanti eder.

İLGİLİ SAYFALAR

BAE Emlak Sektöründe Yükselen Trend: Wellness Odaklı Evler

Y ve Z Kuşağı Gayrimenkul Piyasasını Nasıl Dönüştürüyor?

Ev Alırken Dikkat Edilmesi Gereken 10 Önemli Özellik

Dubai’de Denize Sıfır Evler: Değeri Katlanan Yatırımlar

Ücretsiz Değerleme ile Evinizin Değerini Öğrenin!

Eviniz Ne Kadar Kira Getirir? Hemen Öğrenin